ÖMÜR YAŞARKEN, BİR BELİRLEME!..

Engin Erkiner

 

TDAS temelinden hareket eden üç örgüt; Devrimci Savaş, HDÖ ve Acilciler bir süreden beri bulunmuyor. Birileri çıkıp da “biz varız” derse, başarılar dilemekten başka yapılacak şey yoktur. Bir de “yavaş gel yerler yaş” diye eklemek gerekir. 

 

Ne Yapmalı da “bir örgütün politik karakterini belirleyen eyleminin siyasi muhtevasıdır” denilmişti. En az yirmi yıldır savunulan hayata geçirilemiyorsa, politikanın dışına düşmüşsünüz demektir, her tarafınız örgüt olsa ne olur? 

 

Şanlı geçmiş söylemiyle bugün ve yarının sorunlarına çözüm bulunamaz. Bulunsaydı eğer, Devrimci Yol’dan kalan arkadaşların bunu fazlasıyla yapabilmiş olmaları gerekirdi. Sürekli aynı yöntemi kullanıyorlar ama olmuyor ve olmuyor. 

 

Mahir Çayan 50 yıl kadar önce “illegalitenin çarkları pasifizm adına döner demişti. Bunu aslında pek bir şey yapamayan ama büyük işler planlandığı hatta yapıldığı havasını yaratmak için yoğun illegaliteye başvuranlar için söylemişti. 

 

Son 20 yıldır diyelim, bu belirlemenin geçerliliği kalmadı, çünkü bilginin yayılma hızı ve ulaşılma imkanları o kadar arttı ki, herkes birbirinin nerede ve ne yaptığını yaklaşık olarak biliyor. Ayrı düşündüğümüz ama sevdiğim bir arkadaşın mezar yerinin bile gizlenmesini ben bu illegalite anlayışına yormuştum. 

 

Ne yapalım, öyleyse öyledir. 


Ömür Karamollaoğlu’nun genel komite üyesi olmaması, 1977 yılının ilk aylarında üç kişi olan genel komiteden birisinin ölmesi (Yüksel Eriş), birisinin (Rıza Salman) yakalanması sonucu genel komitenin ortadan kalkması nedeniyle böyle olması, Ömür’ün daha önce de genel komitede yer almaması; dönemde yer almayan, gerçeğe dayanan bilgisi de bulunmayan bazılarına dokunmuş. 

 

Bu bazıları benim halk savaşı hazırlıklarını erken bulmamı ve örgüte para sağlayan tek yer olan İstanbul’da elde edilen paranın büyük bölümünü –genel komiteye bilgi verdikten sonra- vermememi örgüt kurallarına uymamak olarak görmüşler. 

 

Nedir buradaki örgüt kuralı: Bir organdaki çoğunluğa uymak!..

 

Daha önce de yazmıştım: 1976 yılı sonuna kadar genel komite dört kişiydi: Yüksel, Rıza, ben ve Süleyman. Halk savaşı konusunda son iki kişiyle ilk iki kişinin görüşü farklıydı ya da bu konuda çoğunluk yoktu. Dolayısıyla benim çoğunluk görüşüne uymamam diye bir durum da yoktu. 

 

1976 sonunda o arkadaş ayrılacak ve Devrimci Savaş’ı örgütleyen asıl isim olacak, genel komite de üç kişiye düşecekti. 

 

Devrimciliklerinden hiçbir kuşkum olmayan bu arkadaşların herhangi bir askeri eylemi yapabileceklerine inanmıyordum. Sonraki birkaç ayda olanlar da bu görüşümü maalesef doğru çıkaracak, ikisi de girdikleri eylemi başaramayacaklar, birisi eylemi yapamadan yakalanacak diğeri ölecekti. 

 

İstanbul’da askeri eylemlere giren arkadaşlarımızın bunu iyi olmayan silahlarla yapmak zorunda kalmaları büyük sorundu ve derhal düzeltilmesi gerekiyordu. Hiçbir “halk savaşı hazırlığı” bunun yerine geçirilemezdi. 

 

O da yapılabilse bari…

 

Politikada konuşmak bir şeydir, yapabilmek başka bir şeydir. 

 

Eylem konusunda yapabilmek demek, eylemi sonuca götürebilmek demektir. Savunuyorsan, yapacaksın. Yapamıyorsan, hiç olmazsa susacaksın. Yoksa, “Haydi canım sen de!..” derler. 

 

 

 

 

 

http://omurkaramollaoglu.blogspot.com