Ömür Karamollaoğlu

Ölümünün 33. Yılında ... 


ÖMÜR KARAMOLLAOĞLU

Türkiye Halk Kurtuluş Partisi – Cephesi 
Halkın Devrimci Öncüleri
Genel Komite Üyesi ve Savaşçısı

30 Ocak 1955 – 24 Mart 1977



Yaşamayı ciddiye alacaksın, 
yani o derecede, öylesine ki, 
mesela,
kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda…
…..
insanlar için ölebileceksin, 
hem de
yüzünü bile görmediğin insanlar için, 
hem de
hiç kimse seni buna zorlamamışken, 
hem de
en güzel en gerçek şeyin 
yaşamak olduğunu bildiğin halde…

n.h.


«1955 yılında Malatya’nın Akçadağ ilçesinde doğdu. 1971 yılında Ankara Abidinpaşa Lisesi’nde okurken devrimci mücadeleye sempatizan olarak katıldı. 1974–75 döneminde SBF-BYYO’da (Siyasal Bilgiler fakültesi, Basın Yayın Yüksek okulu) yüksek öğrenim gençliğinin akademik-demokratik mücadelesinde aktif olarak yer aldı. 12 Mart sonrası ilk öğrenci derneklerinden olan SBF-BYYO Öğrenci Derneği’nin kuruluş çalışmalarına katıldı. Aynı dönemde AST’da (Ankara Sanat Tiyatrosu) oyuncu olarak da çalışan Ömür yoldaş, M. Gorki’nin “Ana” ve B. Brecht’in “Carrar Ana’nın Tüfekleri” oyunlarının sergilenmesinde yer aldı. 1975 başından itibaren THKP-C/HDÖ üyesi olarak profesyonel devrimci yaşamına başladı. İlk görevi Ankara’daki legal kadroların sorumluluğunu üstlenmek oldu. Beylerderesi’nden sonra Ankara Bölge Komitesi’nde yer aldı. 1976-Haziran Kararı’ndan sonra Güney Anadolu ve Hatay bölgesinde kadroların politik eğitimleriyle görevlendirildi. Aynı yılın Aralık ayında THKP-C/HDÖ-Ankara Bölge Yöneticiliği’ne atandı. 1977 yılında THKP-C/HDÖ’nün Öncü Savaşına başlamasıyla birlikte gerçekleştirilen 26 Ocak Harekâtı’nda yönetici olarak yer aldı. 1977 Şubat’ında Genel Komite üyeliğine getirildi. Ankara ve Karadeniz Bölgelerinin Merkez Yöneticisi olarak şehir ve kır gerillasının stratejik örgütlenmesiyle görevlendirildi. 19 Şubat Harekâtı’nın düzenlenmesinde görev aldı. 30 Mart Harekâtı’nın ilk günü, 24 Mart 1977'de, Ankara'da yaşamını yitirdi.» / Kurtuluş Cephesi Dergisi



 Adı Ayşe olan iki devrimci tanıdım. Birisi MLSBP’den Ayşe Hülya Özzümrüt, diğeri Ömür (Ayşe) Karamollaoğlu. İkisini de hemen hemen aynı yıllarda tanıdım. 

Hülya Diyarbakır Dicle Üniversitesi TIP Fakültesi öğrencisiydi. Eşi, yine Dicle Üniversitesi Diş Hekimliği öğrencisi MLSPB’li Doğan Özzümrüt’tü. 12 Eylül askeri faşist cuntasından sonra silahlı mücadeleyi yükseltmek ve darbeler nedeniyle alınan yaraları sarmak için yoğun çaba sürdüren kadrolar arasında yer alan Doğan, siyasal polis ile işbirliği yapan hain Şemsi Özkan’ın barındıkları hücre evini polise bildirmesi üzerine, 5 Haziranı 6 Hazirana bağlayan gece bulundukları yerde çembere alınır. 6 Haziran 1981 şafağında, İstanbul Maltepe’de arkadaşları Ercan Yurtbilir ile polise karşı girdikleri çatışıma sonunda Doğan ve Ercan yaşamlarını yitirirler. Ayşe ise bulundukları 2. kattan atlayarak kaçmaya çalışırken, ayaklarının kırılması sonucu yaralı olarak yakalanır. 

Bir diğer Ayşe’yi (Ömür Karamollaoğlu), 1976 yılında Antakya’da tanıdım. Eşi A.R.S’ın 1977 Ocak harekâtında Ankara’da polisle girdiği silahlı çatışma sonucu yakalanması ve Trabzon’da Yüksel Eriş’in ölümü üzerine Ayşe’nin Güney bölgesi sorumlusu olması ile daha sık görüşme fırsatımız oldu. İlk bakışta hayat dolu, canlı, insanlarla hemen kaynaşıveren, yaşının ve görünüşünün aksine daha olgun ve kararlı, kendinden emin davranışları ile belirginleşen özellikleri olan bir yoldaştı. Nebil’in ve benim çekimserliğimizi ve sıkılganlığımızı fark edip bizi rahatlatan bir tavrı vardı.

24 Mart’tan sonra gazetelerde çıkan fotoğrafları O mu, değil mi, diye dikkatle ve dakikalarca incelerken, eminim ki hepimiz içimizden, aklımızda ve yüreğimizde O’nun olmamasını diliyorduk. Oysa kötü haber gelmiş ama inanmak istemiyorduk. Çaresiz kabullendik.

O günden sonra, Ayşe konusu geçtiğinde gözlerimin önüne bir gece Harbiye yolunda Mihrac, Fuat, Nebil, Ömür ve benim gittiğimiz düğün evindeki olay canlanır. Ömür, karşımızdaki divanda oturuyordu. Hep beraber TV’deki haberleri izliyorduk. Benim bacağımı titretme huyum vardır. Ben ayağımı her titretişimde yanımda oturan Nebil, dizimi tutuyor. Bir süre sonra ben farkında olmadan tekrar bacağımı titretiyordum. Nebil’in dizimi her tutuşunda duruyordum. Bu olay üst üste birkaç defa tekrarlanınca Ömür kendini tutamamış ve kahkahalarla gülmeye başladı. Neden güldüğü önceleri anlayamadık. Fakat nedenini söyledikten sonra herkes gülmüş ama ben çok mahcup olmuştum.

1977 Mart ayı başlarında yaşanan bir olaydan ötürü Antakya’da kalmam tehlikeli bir hal almıştı. Ailemin Ankara’da yaşıyor olması ve Antakya’da kalmamın koşullarının olmaması nedeniyle, bölge değiştirip Ankara’da kalmam gerekmişti. (Daha sonra, Antakya’daki olay ile ilişkilendirilmediğim anlaşıldığından, 15 gün sonra, Antakya’ya döndüm). Ayşe ile aynı gün Ankara’ya gittik. Ancak Toroslara tırmanırken, buzlanmadan dolayı otobüsün kayması sonucu, kurtarma çalışmalarının 2–3 saat sürmesinden ötürü o soğuk havada mahsur kaldık. Bu da O’nunla ilgili, hafızamdan silinmeyen, bir başka anıdır.

Ömür, Ankara’da Yukarı Ayrancı’da otururdu. Ben de yıllardan beri aynı semtte otururum. Rastlantı budur ki Ömür’ün kaldığı sokağın adı da Ömür Sokağı’dır. Ama bu rastlantının üzerine bir başka rastlantı da kaldığı apartmanın adıdır: Ömür apartmanı. İşten eve dönerken her gün bindiğim otobüs; Ömür sokak, Ömür Apartmanı, No: 6 adresinde ikamet etmekte olan Ömür arkadaşın evinin önünden geçerdi. Bir süre sonra bende saplantı haline gelen bir davranış gelişti. Evin önünden her geçişimde, Ömür arkadaşa hüzünlü bir selam çakarım, tüm yoldaşları adına…

Genel anlamda kod adı Ayşe, özel anlamda  Kırmızıgül  olarak andığımız Ömür’ü yıllar sonra, 1989’da Carlos, Nur ve ben; Karşıyaka Mezarlığı’ndaki ziyaretimizde mezarı başında bir karar aldık. Ailesinin adresi bulunup ziyaret edilecekti. O yaz, Ankara’da Mareşal Fevzi Çakmak Caddesi’ndeki evlerine gittik. Erkek kardeşi ve annesi tarafından gösterilen büyük bir olgunlukla karşılandık, “çektikleri acı ile baş başa kalmak ve bir daha rahatsız edilmeme” taleplerini anlayışla karşıladık. 

Her iki Ayşe’nin hikâyesi beni fazlası ile etkilemiştir. Ömür’ü tanımış olmaktan dolayı kendimi ayrıcalıklı hissediyorum. Ne yazık ki çok erken yitirdiğimiz Ömür’ün yokluğu ile oluşan boşluk, hâlâ içimizde fazlası ile hissedilmektedir. 

30 Mart Harekâtı sırasındaki yaşamını yitirmesinin detaylarını E.Erkiner’in anlatımından dinleyelim; 

«İlhami Soysal’ın bir yazısını okumuştum: Kendince o sırada bildiği devrimci grupları değerlendiriyor ve “ille de devrim” isteyen bir gruptan da söz ediyordu. Ona göre bunlar en hızlı ve en tehlikeli olanlardı. 

Meğer bu grup bizmişiz. Ömür ve Basın Yayın Yüksek Okulu’ndan birkaç yoldaş gece yazılamaya çıkıyorlar. Çıktıkları yer de İzmir Caddesi yani Ankara’nın ortası. Ellerini çabuk tutmaları lazım. Yazılamayı yapıyorlar, biraz boya kalıyor. Kısa bir şey yazıyorlar: İlle de Devrim!.. 

Ankara’da olay hemen “X Grubu”na mal edilmiş, böylece bir adımız daha olmuştu. 

Mart ayı, 30 Mart eylemi... O sırada MHP’nin hükümette üç bakanlığı vardı: İçişleri, Eğitim ve Sağlık. Neden bu bakanlıkların tuvaletlerine fazla şiddetli olmayan bir patlayıcı bırakılmasın.!.. Amacımız bu bakanlıklar ve dolayısıyla MHP’yi hedef göstermek, ilgisiz insanların yaralanması değil. Bu nedenle binaya ağır hasar verecek bir patlama gerekli değil. 

Ömür üç bakanlığa da gitti. İçişleri girişinde arama var, o olmaz. Sonuçta diğer iki bakanlığın yapılmasına karar verildi. Öğle tatiline yakın bir saat olacak. İçerisi tenha olur. Saatliyi bırakıp çıkacak. Bir de telefon ayarladık. Yaptıktan sonra telefon edip İstanbul’a bildirecek. 

O gün bekle bekle telefon gelmez. Bir terslik olduğu belli de, aklıma iki ay önce Trabzon’da yaşananın benzerinin yeniden gerçekleştiği hiç gelmiyor. Haberler, evde patlama, Ömür ölü, bir kadın yaralı... 

Ayrıntıyı sonra öğrendim: Ömür her şeyi hazırlıyor, fünye lokum içinde, bir ucu da saate bağlanmış durumda, diğer uç boşta. Ama saat çalışıyor ve 12’ye gelip devreyi kapatarak duruyor. Sabah geç uyanıyor, aceleyle kalkıp lokumun öteki ucunu da saate bağlıyor ve...

Özellikle de bizim mücadelemizde ölüm kaçınılmazdır, insanlar ölür, ama böyle olmamalıydı. 

İkinci kızımın adı Ömür’dür. »

Örnek Komünist! Ölümünün 33. yılında, anısı ve devrimci mücadelesi önünde saygıyla eğiliriz. 


Erkan Ulaşan